Sayfalar

8 Şubat 2011 Salı

1,2,3 CUP!






























Bu iş bugün olacak. Bu gece. Hatta hemen şimdi. Başladım galiba.  Şu anda yazdığımı da sayarsak ilk beş cümle.  Gökkuşağı Dosyası'nın ilk beş cümlesi. 
Daha farklı olacaktı aslında. İşte tam da bu yüzden bugüne kadar, şu ana kadar olamadı. İlk yazı ya. İlla özel olacak. Damardan olacak. (Nasıl olacaksa o artık!..) İsmin neden 'Gökkuşağı Dosyası' olduğu anlatılacak. .. Şu grisi, karası bol olan dünyada, hayatın renklerinin, küçük güzelliklerin ve tatlı, sıcacık günlük ayrıntıların önemine değinilecek... Ve bu dosyada bunlara bol bol yer verileceği vurgulanacak. Tı.
Planlanan buydu. Ve üstelik güzel bir ortamda, mesela sabahın ilk kahvesi eşliğinde, dinç ve berrak bir kafayla masaya oturulacak, derin bir nefes alınıp bilgisayar açılacak, yeni ve keyifli bir sürece adım atıyor olmanın heyecanıyla (ve aynı zamanda iş yapıyormuşçasına ciddiyetle), güzel dilekler eşliğinde parmaklar klavyeyle buluşacaktı. 

Olmadı, olamadı. Büyük ihtimalle de uzun süre olamayacaktı. Yazmaya yazmaya yaz gelecekti ve hatta sonbahar, sonra da kış. Ve bir sonraki yaz. Belki de yaz 2013, yaz 2014 ...Yaz 2050 ?! Olur muydu? Valla olabilirdi. Kırk yıl sonra, kırk yıllık eşime "Beeey, beeey, dişlerimin yanında duran yakın gözlüğümü getiriver de şu Gökkuşağı Dosyası'nı bir açıvereyim artık!" demem gerçekten olasıydı. 

Ne yalan söyleyeyim korktum. Panikledim. Lastik gibi uzayacak, başka başka baharlara kalacak, hayatımın bundan sonrasındaki "Yapılacaklar" listelerinin demirbaşı haline gelecek diye aklım çıktı. Ve bu yüzden bir anda "Başlarım ritüelinden, sabah kahvenden... İlla kurdela mı keseceğiz?" dedim ve kaptım minik bilgisayarımı...
Hani deniz çok soğuk olduğunda yavaş  yavaş  önce ayak, sonra bacak sokulur ya... Bilimum üşüme ve titreme efektleri eşliğinde göbek ve göğüs hizaları takip eder bunu. Eziyet büyüdükçe büyür. Oysa atlayacaksın işte cup diye! Ben de bir anda"Atlayayım hadi" dedim. "Atlamazsam hiç giremeyeceğim."
Gerçi masa başı yerine kanepemdeyim. Sabah kahvem yerine tarçınlı yeşil çayımı içiyorum. Kafam dinç ve berrak mı? Hayır, hatta çok uykum var.  Olsun. Ne fark eder?

Nefes al.

1,2,3 CUP! 

Soğuk muymuş deniz? Girene kadar, belki. Ama şimdi değil.  Spontan olmakmış meğer bana gereken. Suyun soğunu alan, beni alıştıran, ısıtan.
Bir anda. 

Bir de kapanış cümlesi gerekir mi şimdi bu yazıya? 
Gerekirdi belki ama ne yapalım, o da olmayıversin artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...