Sayfalar

13 Mart 2014 Perşembe

Çocuk Ölmek...






























Ölüm kimseye yakışmaz elbet, ne yaşta olursa olsun.
Herkesin geride bıraktığı en azından bir sevdiği, daha yaşanacak hikayesi, derin derin solunacak havası, gülümseyecek anları vardır illa ki...
Ama genç ölmek...
Genç ölmek hiç yakışmıyor insana.
Hele hele de çocuk ölmek...
Hiçbir şey yaşamadan, hiçbir kapıyı açamadan, anılar biriktiremeden yok olup gitmek...

Oyunlara doyamadan, sevimsiz bir ergen olamadan, sivilcelerle savaşamadan, karnede kırık getiremeden, arkadaşlarınla okul kıramadan....
Yaşamı tanıyamadan, kim olduğunu bile bilemeden, hatta yeri geldiğinde şöyle bir ağız tadıyla hayata sövemeden...
İlk biranı içemeden, itlik, muzurluk yapamadan..
Belki hiç tatile çıkamadan, kimbilir belki henüz ayağını denize sokamadan, hatta belki kar yağışını bile göremeden, sokakta çamurlanıp eve dönemeden, terleyip hasta olamadan... 
40 derece ateşle yatarken anneciğinin şefkatle başucunda bekleyişinin sıcaklığına doyamadan....
Ailene doyamadan...
Kendi aileni kuramadan, asla anne-baba olamadan...

Mantarı, bamyayı, kerevizi sevemeden...
Babacığınla karşılıklı rakı- balık yapamadan...
O kızı, oğlanı kimselere anlatamadan...
"Annem / babam ne kadar haklıymış!" diyemeden....

Ortaokula, liseye geçemeden... O sevimsiz sınavlara giremeden, "Ne olacaksın?" sorusunun cevabını bile bulamadan...
Aşık olamadan, komşu kızını öpemeden, seni seviyorum diyemeden...
Sevişmek nedir bilemeden, sevdiğini koklayamadan..
Hayal kırıklıklarıyla tanışamadan, hatta hayallere bile dalamadan...
Kimsenin elini tutamadan ölmek, ne acıdır, ne acı!

Büyüyememek ne acı!

Yağmurlara, güneşin doğuşlarına, batışlarına, her bahar açan çiçeklere, solan yapraklara, bazen çılgınca ağlayıp, bazen de kahkahalara boğulmanın buruk tadına, kitaplara, müziklere, danslara, sıcacık ekmeğin kokusuna, çok acıkıp da çökülen sofralara, köfte-patatese, kana kana içilen sulara, peşinde koşulacak toplara, boktan şakalara, hayatın tuhaflıklarına, yürek sızılarına, işitilecek azarlara bile doyamadan yitip gitmek ne acı Tanrı'm!

Dayanamıyorum çocuk ölenlere.
Kıyamıyorum, içim yanıyor.
Neden diyorum, neden?
Hepimiz bir şekilde ilerliyoruz da bu yolda, onun yolu niye hemencecik bitti?
Daha ne olduğunu bile anlayamadan neden kapandı hayat defteri...
Anlayamıyorum, anlayamıyorum!
Ruhum eziliyor.

Yaşayamadan ölmek ne acı!

 
(Bu yazı, Berkin Elvan ve varoluşumuz boyunca onun gibi yaşayamadan ölen tüm masumlara yazılmıştır...)


Foto kaynak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...