Sayfalar

24 Mayıs 2014 Cumartesi

İliklerinde Hissettiğin "O AN".






















Bazı anlar var ki hayatta, bir anlığına durup içinde olduğun ortama bakıyorsun ve inanılmaz huzurlu, mutlu ve şanslı hissediyorsun. Bu büyük mutluluğu hissetmek için çok büyük bir sevinç yaşamak gerekmiyor.

Tependen paralar yağması, muhteşem haberler almış olmak ya da çok eğlenceli, çok keyifli bir mekanda olmak gerekmiyor. Tanımı yapılabilen bir güzelliği yaşıyor olmak bile gerekmiyor hatta.
Sadece o an yetiyor bazen.
Aslında gün içinde çokça tekrarladığın, belki hiç üstünde durup düşünmeden yüzlercesini ard arda yaşadığın o dakikalardan birinde durup, tam o anı iliklerinde hissedip, "Ben ne kadar şanslıyım!" demek.

Bir cuma öğleden sonrası. 
Son günlerde zihinsel ve fiziksel olarak biraz fazlaca yormuşum kendimi. Bu yorgunlukla serilmişim kanepeye. Sıcacık kahvem, kitabım, defterim ve kalemlerim yanımda. Dışarısı aydınlık, pırıl pırıl. Tül perdeler hafif hafif dalgalanıyor.
Yemek sofrasından kalkan sevgili kocam, aslında içeri gidip çalışması gerekirken, rehavetine karşı koyamayıp kanepede uyuyakalıyor... Üstünü örtüyorum.
Mısır onun yanında boylu boyunca yatıyor, hafiften horlayarak. Faik ise yerde.
Hepsi uyuyor. Ortam o kadar sessiz, o kadar dingin ki...
İşte o anda onlara bakıyorum, dışarıdan kendime bakıyorum, içinde bulunduğum ortamdaki ve onların yanındaki Eylül'e bakıyorum ve işte o an içim tarifsiz bir mutluluk ve minnetle doluyor.
İşte benim minik, şirin ailem diyorum. Bütün yorgunluğum kollarımdan, bacaklarımdan akıp gidiyor sanki... Kocam kendini çok mutlu hissettiği anlarda bazen bize bakar, bakar ve "Ne şanslı bir adamım ben ya!" der.:) (Hatta "adamım" yerine başka bir kelime kullanır ama o da bize özel kalsın.;)
İşte ben de şu anda kendimi aynen öyle hissediyorum.

Oysa ki bu kanepeye - yine- bambaşka bir konuda yazmak için oturmuştum.
Çocukluğumdan beri içimde taşıdığım yazma aşkım olacaktı cumartesi yazımın konusu ama bir anda, içimdeki bu hisleri yazmak istedim.
Hızla akıp giden hayatımızda, yavaşlatıp da farkına varabildiğimiz çok özel anlardan biri oldu benim için.
Yorulduktan sonra gevşediğim için mi, bugün okulda üzücü bir vefat durumu yaşandığı ve bundan oldukça etkilendiğim için mi, yoksa hayatıma ve yarınlara duyduğum umuttan mı bilemiyorum, sahip olduğum her şey için kendimi gerçekten şanslı hissettim.
Sadece şu dingin anı yaşayabiliyor olduğum için bile çok huzurlu hissettim.
Keşke her an bu farkındalığı yaşayabilsek ama olamıyor tabii. Elimizden geldiğince anlarımızın tadını çıkarmaya çalışsak da, bir an geliyor, insan telaşlar, koşturmacalar, panik halleri içinde kaybediyor kendini.
Ama bunu yapmak lazım. Hem de sık sık yapmak lazım. En sıradan anı bile yavaşlatıp, ona şöyle bir dışarıdan bakmak ve aslında - değil sıradan olmak - aslında ne kadar kıymetli bir an olduğunu idrak etmek lazım.
Sanırım o zaman hayat çok daha lezzetli, çok daha anlamlı bir hal alır. Daha doğrusu, biz ne kadar lezzetli ve anlamlı anlara zaten sahip olduğumuzu görmüş oluruz.
Ne büyük servet.
Aslında hepimiz koca birer hazine sandığı taşıyoruz ruhumuzda ama anahtarının da yine kendi içimizde olduğundan haberimiz yok. Ya da belki bile bile yok sayıyoruz.
Ama bence hayat, güzel anları yok sayamayacağımız kadar kısa. Ya da en azından süprizli diyelim ve süprizler her zaman güzel olmuyor.
Tadıyla yaşanan anlarla ise, hayat aslında uzun ve keyifli bir serüven.

Bu kız bu hafta niye böyle kişisel gelişimciye bağladı diyeceksiniz. 
Deyin.:) Ben bozulmam.:)
Yaşadığım an yavaşladı, ben o ana dokundum ve paylaşmak istedim.

Yazma sevdam ile ilgili yazıyı (belki) haftaya yazarım artık.

Bu arada, uzun yıllar evvel, o zaman sevgilim olan kocamın bana gönderdiği çoook eski bir Hitit duası olan "Tanrı'm Beni Yavaşlat" tam da işte bugünkü moduma uygun düşüyor. Ne kadar severim bu duayı ama yıllar olmuş okumayalı. Şimdi tekrar internetten aldım, sizinle de paylaşıyorum.
Siz de bu yazıyı ve duayı okurken bir an durup çevrenize bakarak, her ne olursa olsun içinde bulunduğunuz anın ister kocaman, ister minik minik güzelliklerini yakalayabilirsiniz. 
Güzel haftasonları dilerim!

...

Tanrı'm, beni yavaşlat.

Aklımı sakinleştirerek, kalbimi dinlendir.

Zamanın sonsuzluğunu göstererek, bu telaşlı hızımı dengele.

Günün karmaşası içinde, bana, sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver.

Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.

Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.

Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret. 

Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kedi okşayabilmek için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi (bu bana gelmez:), hülyalara dalabilmeyi öğret.

Her gün bana kaplumbağa ve tavşan masalını hatırlat.

Hatırlat ki, yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim.

Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.

Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması, yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.

Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.

Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlam olarak yükseleyim.

Ve hepsinden önemlisi... 

Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, 
değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, 
ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ve beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver.
...

(Son not: Bu duanın gerçek olmadığı da söyleniyormuş. Açıkçası öyleyse bile hiç umurumda değil. Anlamı ve ne dediği önemli benim için.)




5 yorum:

  1. Öncelikle kendi adıma kesinlikle (kişisel gelişimcilik hakkında)öyle düşünmedim:)))tersine çok hoşuma gitti, bu tür yazıları severim ve pay çıkarırım, aklımın bir köşesine not ederim...Hitit veya değil - çok güzel sözler...kağıda yazıp bizim ruh hastasına yollasam mı dedim - zarfa ruh hastası adam başbakanlık yazsam ulaşır eminim:)))Eylül'cüğüm mutluluğun daim olsun canım
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Müjde Abla'cım çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.:) Aynen ben de sizin gibi pay çıkarırım başkalarına ait bu tarz yaşanmışlıkları okurken. Gerçi bende yaşanan belli bir olay da yoktu, oturduğum yerde huzur bastı.:)))
    Bu arada, Hitit duasını, sizin lafınızla:), bizim ruh hastasına göndermeyelim bence çünkü onda ters teper böyle şeyler. Daha da azar bence arsız. Mesela, "Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla." diyor ya, bu manyak şimdi heybetli meşe ağacının tepesinden aşağı doğru bakıp krallığını seyre dalma hayalleri falan kurmaya başlar, neme lazım.... :/

    YanıtlaSil
  3. Mükemmel! :) Çok güzel anlattığın o duyguyu ben de zaman zaman yaşıyorum ve böyle hissedebilme yeteneğim olduğuna şükrediyorum. Bunu sık sık yaşamaya kendimizi yönlendirebiliriz diye düşününüyor ve umuyorum. Haydi aramızda sözleşelim ve katalım hayatımıza bu güzelliği, tamam mı!Sevgiyle öpüyorum canım <3

    YanıtlaSil
  4. Kim olduğumu anladın umarım,güzel mavişim benim <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki teyzemsin! :) Ama sen yine de yorumlarının sonuna Zerrin diye yaz canım, sonra başkalarıyka şekilsiz durumlara girmeyeyim. :))
      Bu arada, sözleşelim tabii, ne güzel olur. Bundan sonra elimizden geleni yapalım anları yakalamak için. ;)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...