Sayfalar

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Şimdinin Güzelliği ve Şaşkınlığı


Bazı anlar oluyor, ne yapacağımı şaşırıyorum...
Ama telaş içinde olduğum, acele karar vermem gereken bir durumla boğuştuğum ya da şuursuz olduğum anlar değil bunlar. 
Aksine dingin, mutlu ve olabildiğine şahane anlar...
Belki de, bir filmin içinde olsaydı, durdurulup derin bir nefes alarak, içine çeke çeke seyredilmesi gereken kareler gibi anlar.
Ama işte böyle anlarda ben bazen gerçekten ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Elim ayağıma, zihnim kalbime dolanıveriyor.
Tam şu anda olduğu gibi.
Günbatımını izlemek ve sevdiğim bir yazıyı okumak için balkona çıktım, bir kupa sıcacık çay ile. Ama gün yine o kadar güzel battı ki, bu güzelliğe karşı okumayı hayal ettiğim yazıyı okuyamadım.
Sonra koştura koştura içeri gidip fotoğraf makinemi alıp birkaç kare fotoğrafını çektim karşımdaki kırmızılığın.
Ve dedim ki kendime, makineyi bırak, sadece anın güzelliğini yaşa.
Peki diye cevapladım kendimi yine ve güneşin ardında bıraktığı tonlara verdim kendimi.
Gevşedim.
Sonra baktım, kocaman kocaman dalgalar aşağıdaki kayalıklara çarpıyor, şahane köpükler yaratıyor. Muhteşem bir seyirlik. Doğanın her bir ayrıntısına çılgıncasına aşık bir insan olan benim için, büyüleyici bir şey. Evimin aşağısında, her gün görüyorum ama her seferinde ilk kez görüyormuşçasına ya da son kez görüyormuşçasına etkiliyor beni.
Yine aynı etkiyi yarattı.
Sonra koştur koştur yine salona gittim, bıraktığım fotoğraf makinesini geri aldım, başladım bu sefer köpükleri yakalamaya çalışmaya.
Sonra iç sesim yine uyardı, "Tamam yeter, çektin. Artık sadece seyret."
Gidip bıraktım geri, salona.
Hayran hayran tekrar dalgalara ve günbatımına dalmışken, aklıma okumak istediğim yazı geldi, açtım bir iki satır okumaya başladım... Ama bu sefer de aklım denizde kaldı. Öylesine güzel renkler oluşmuştu ki, hiçbir saniyesini kaçırmak istemedim.
Yazıyı kapadım yine.
Gökyüzü iyice kızardı. Tam fotoğraflıktı. Popom yerden azıcık havalandı, salona seğirtecektim makineyi almak için, vazgeçtim.
"Şu yazıyı da okuyaydım iyiydi" dedim, ondan da vazgeçtim.
O kadar coşkulu hissettim ki, bunu yazmalıyım dedim sonra. Şu anları satırlara dökmem lazım, hemen şimdi, dedim.
Yok dedim sonra, yazma, sadece yaşa.
Sonra bıraktım yine kendimi manzaraya.
Her gün gördüğüm halde beni hep başka başka etkileyen manzaraya.
Baktım hava koyulaşmaya başladıkça bir iki yıldız beliriverdi tepede. 
Biri yıldız değilmiş ama, uçakmış. Balkondan kafamı tepe aşağı sarkıtıp, gözümden kaybolana kadar baktım uçağın minicik ışığına.
İçinde kimler var diye düşündüm... 
Acaba heyecanlılar mı şu anda, nereye gidiyorlar acaba diye, şu anda benim olduğum kadar mutlular mı diye düşündüm.
İnşallah öylelerdir dedim.
Sonra o kadar hoşuma gitti ki içinde bulunduğum kare, gözlerim doldu, hatta bir iki damla da firar etti.
Kendine güldüm o an, "Seni hassas turşu, yine buldun ağlayacak bir şey.."
Sonra keşke dedim, keşke hep böyle anlarda aksa gözyaşlarımız.

Derken hava karardı.
Güneşin ardından battığı dağlar kayboldu.
Kayalara vuran dalgalar, köpükleriyle birlikte gözünmez oldular.
Ama hala oradalar, o güzelim sesleri kaldı bana.
Haydi dedim sonra, yazacaksan şimdi yaz, sonra da salona geç, uzan, okuyamadığın yazıya bırak kendini.

Bilmem size de oluyor mu benim bu akşam yaşadığım gibi gelip gitmeler. Şahane bir anı yaşarken içinizin içinize sığamadığı zamanlar? 
Öyle güzel bir noktadasınız ki, onu sadece yaşamak istiyor bir yanınız. Ama diğer yanınız görsel olarak, başka bir yanınız ise satırlara dökerek belgelemek, somutlaştırmak istiyor. İstiyor ki kaybolup gitmesin o mutluluk. 
Ama belgeleme telaşı içinde doğallığından mı kopuyoruz anın?
Belki de.
Sonra yazayım desem, duygudan çıkacağım. 
Fotoğrafını sonra çekmek ise zaten imkansız.
Bilemedim ne yapmak lazım.

İyisi mi her şeyi oluruna, doğalına bırakmam lazım.
Ben de öyle yapacağım.
Şimdi içeri geçip bir kupa daha çay koyacağım. Kocamın yanağına kocaman bir öpücük kondurup, kendimi kanepeye atacağım.
Sonra ise canım her ne istiyorsa kendimi ona bırakacağım...



2 yorum:

  1. Anın mutluluğunu yakalamak çok güzel ve mutluluk veren bir şey senin adına ben de mutlu oldum Eylül'üm, doğa çok güzel değil mi? Ama o güzelliğin her zaman farkına varamıyoruz, kıymetini bilmek lazım...sevgilerimi bıraktım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz fazlaca hassas olunca insan, hem dünyadaki her türlü kötülükten çok fena etkileniyor, hem de en ufak bir güzellikten coşuyor Müjde Abla.:) Doğanın sunduğu mutluluk ise gerçekten sınırsız. Ve herkesin bu mutluluğu yaşayabilir, bedavadan. :) Ben de elimden geldiğince içime çekmeye çalışıyorum her fırsatta. Kocaman sevgiler.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...