Hava inanılmaz derecede soğudu. Kar kapıda. İşin kötüsü rüzgar ve yağmur da var. Kısacası donuyoruz, ıslanıyoruz ve uçuyoruz!
Ama ne kadar şanlıyız ki kat kat giyinebiliyoruz, klimalı
arabalarımız, sıcacık evlerimiz, o evlerde bizi bekleyen yumuşacık
kanepelerimiz ve elimizde kahvemizle içinde kaybolabileceğimiz battaniyelerimiz
var. Sıcacık çorbalar içebiliyor, çeşit çeşit kış çaylarına doyuyor,
hırkalarımıza sarınıyor, daha da yetmezse kombileri köklüyor da köklüyoruz.
Gerçekten şanslıyız.
Peki diğerleri?
Aynı bizim gibi etten kemikten yapılmış olan, soğuktan aynı
şekilde etkilenen, tıpkı bizim gibi açlık çekenler?
İnsan olmadıkları için çoklukla umursanmayan, en iyi
ihtimalle birçokları tarafından “ay yazık” deyip geçilen, derdini anlatamayan, anlatabilse
neler neler söyleyecek olan, dile gelse belki üşümekten ve açlıktan hüngür hüngür ağlayacak olan hayvanlar…
Sokak hayvanları.
“Onların tüyleri var, üşümezler” mi diyorsunuz?
İşte en büyük yanılgı bu. Hem de nasıl üşüyorlar! Evet,
tüyleri koruyor onları doğru. Ama eğer aç kalırlarsa her şey değişiyor. Belli
bir süre aç kalan hayvan ne yazık ki ısınamıyor ve -gerçek anlamda- donarak can
veriyor.
İşte bu nedenle, “Soğuk Havalarda Sokak Hayvanlarını Nasıl
Koruyabiliriz?” sorunun cevabına vereceğim ilk madde şu olacaktır: